Allah (c.c) münafıklardan bahsederken onların Cehennemin en alt tabakasında olacaklarını söylüyor. Onlar cehennemde Yahudi ve Hristiyanlardan daha aşada olacaklar. Bu onların küfürlerini gizlemelerinden dolayıdır. Yahudi ve Hristiyanların küfrü açıktır, bir müslümanlar onlardan gelebilecek zararlardan kendini koruya bilir. Fakat bir münafık küfrünü gizliyor ve dost gibi görünüyor. Bir insan dost olarak gördü birinden zarar geleceğini tahmin etmez. Münafıklar islama ve müslümanlara gizliden ve içlerine girerek onlara zarar veriyor.
Şüphesiz ki münafıklar, ateşin en alt tabakasındalardır. Sen onlar için bir yardımcı da bulamazsın. (4.Nisa:145)
Münafık Ne Demek Münafıkların Alametleri Nelerdir?
Münafık islam’dan gelme bir kelime olup sahte müslüman anlamına gelmektedir. Yani dışardan Müslüman görünüyor fakat içinde islam’a ve müslümanlara karşı küfrü ve nefreti gizliyor. Bir münafığı namaz kılarken, oruç tutarken, zekat verirken ve haca giderken görebilirsiniz. Fakat içinde taşıdığı küfürden dolayı Allah onun bu amellerini onlardan kabul etmiyor.
Münafık ne demek? anlamını dahada kuvvetleştirmek için münafıkların alametleri hakkında bahsetmek gerekirse iki yüzlü olmaları, namaza tembellikle kalkmaları, iyilikten men etme, kötülüğü emretme ve cimrilik gibi hasletleri vardır.
- İki yüzlü olmaları
O (münafıklar) ki sizin durumunuzu gözetlerler. Size Allah’tan bir yardım gelecek olsa: “Sizinle beraber değil miydik?” derler. Kâfirlerin (zaferden) bir payı olacak olsa (bu sefer onlara:) “Size dostluk edip, müminlerden korumadık mı?” derler. Allah kıyamet gününde aranızda hükmedecektir. (4.Nisa:141)
- Namaza tembellikle kalkmaları
Namaza kalktıkları zaman tembel bir şekilde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı çok az zikrederler. (4.Nisa:141)
Ebu Hureyre (r.a)‘dan rivayet ediyor, Resulullah (s.a.v) şöyle derken işittim: Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı namazı ve sabah namazıdır. Eğer bunlardaki sevabı bilseler idi, muhakkak emekleyerek de olsa bu namazları kılmak için mescide gelirlerdi. (Buhari, Muslim)
- İyilikten alıkoymaları
- Kötülüğü emretmeleri
- Cimrilik etmeleri
Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir. Kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyar ve ellerini sıkar (cimrilik ederler). Allah’ı unuttular, Allah da (onları yardımsız ve nefisleriyle başbaşa bırakarak) unuttu. Şüphesiz ki münafıklar, fasıkların ta kendileridir. (9.Tevbe:67)
Bu ve dahası Kur’an’daki alametleridir. Sahabilerin de Peygamberimizden (s.a.v) rivayet etikleri alametler de şöyledir:
Ebu Huzeyfe Münafıklar hakkında şunu söylemekte:
Huzeyfe radıyallahu anhu şöyle demiştir:
“Rasulullah (s.a.v) zamanında bir kimse bir yalan konuştu mu o yüzden münafık sayılırdı. Bu onun nifakına delil olurdu. Bugün, o yalanı sizden belki bir günde on defa duymaktayım.”
[Ebu’l-Leys, Tenbihu’l-Gâfilîn: s.242]
Yine Ebu Hureyre (r.a) Resulullah’tan şöyle rivayet ediyor: Münafıkların alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünden döner, kendisine emanet edildiğinde emanete ihanet eder. (Buhari, Muslim)
Münafıkların Mahşerdeki Durumu
Allah münafıkların mahşer günü durumundan bahsederken, Münafıklar ve Müslümanlar arasında geçen şu konuşmadan bahsediyor Kur’an’da:
O gün münafık erkek ve münafık kadınlar, iman eden kimselere derler ki: “Bizi de bekleyin, biraz nurunuzdan alıp faydalanalım.” Onlara: “Dönün arkanıza ve nur arayın.” denir. Derken aralarına, kapısı olan bir sur çekilmiştir. İç tarafında rahmet, dış yönünde ise azap vardır. (57.Hadid:13)
Bir kişi ya müslümanların sayısından ve gücüneden korktuğu için, yada onlardan maddi olarak faydalanmak istediği için islama asıl bakış açısını gizler. Bugünlerde Müslümanların sayısı az ve güçsüz olmasından dolayı münafık olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Ama durum böyle değil. İnsanlar kendilerini beğendirmek, şan şöhret, mal mülk için yine münafıklık yapıldığını görüyoruz. Yani açıkcası dini oyun haline getirip, din üzerinden servet ediniyorlar. Görünmeyeni ancak Allah görüyor ve biliyor. O El- Basir (her şeyi gören) ve El- Alim (her şeyi bilen)‘dir. Ve onlar amellerine göre muamele göreceklerdir.
Kişi mal mülk, şan, şöhret için Müslümanmış gibi gösteriyorsa, bunun bu hali ancak bu dünyada geçerli olur. Mahşer günü Allah sadece fiil’i amellere göre değil de, insanın kalbinde taşıdığı inanca göre de hesaba çekecektir.
Kalb’de İman Olmadan Müslüman Olunmaz
Alimlerin de açıkladığı gibi iman kalb, dil ve ameldir. Bir insan bu üçü göre mahşer gününde hesaba çekilecek. Biri eksik olursa diğer ikisi geçersiz olacaktır. Yani iman ediyorum deyip, zekat vermeyen, iman ediyorum deyip namaz kılmayanın imanı geçersiz sayılacaktır.
El- Humeydi dedi ki; Sufyanı şöyle derken işittim; iman söz ve ameldir. Artar ve eksilir. (Usulu’s Sunne el- Humeydi)
İmam Şaafi dedi ki:
“Sahabe’nin, Tabiin’in ve onlardan sonra gelenlerin ve gördüğümüz kimselerin icması şudur ki onlar “İman söz, amel ve niyettir (kalp)” bu üçünden biri ancak diğerleriyle birlikte fayda verir” diyorlardı.”
(Lalekai 1593)
İmam Humeydi dedi ki:
“Bana bir topluluğun şöyle dediği bildirildi:”Kim namazı, zekatı, orucu ve haccı ikrar eder fakat ölene kadar bunlardan hiçbirini yapmaz, ölene kadar sırtını duvara dayamış halde ve arkası kıbleye dönük şekilde namaz kılar ise bunları inkar etmediği sürece mümindir. Yeter ki bunları imanı içerisinde iken terk ettiği bilinsin. Yeter ki namazın ve kıbleye yönelmenin farziyetini ikrar ediyor olsun.”
Ben diyorum ki: “Bu Allaha karşı açık küfürdür. Allahın kitabına, Resulü’nün sünnetine ve müslümanların fiiline muhalefettir. Allah azze ve celle şöyle buyurmuştur:
“Onlara ancak dini O’na özgüleyenler olarak, hanifler olarak Allaha ibadet etmeleri, namazı kılmaları ve zekatı vermeleri emredilmiştir. İşte dosdoğru din budur.” (Beyyine/5)
(Es Sünnet 1014)